26 Ocak 2014 Pazar

Gezentip Amerika'da Yazı Serisi - 6

San Francisco / Giriş – San Jose
 
 
San Francisco (SF) daha girişinden sizi etkiliyor, büyük bir kent, gezmesi zor olacak.
SF de kaldığım sürede üç gün San Jose’de konferansa katılacağım için akşamları ve bir tam günüm var burayı keşfetmek için. Bu noktada eşim, ben konferansta iken şehri keşfetmeye devam edecek… Bakalım bizi nasıl bir deneyim bekliyor.
Uzun bir yolculuktan sonra (yaklaşık 8 saat) SF’ya giriş yapıyoruz. Hava kararmaya başlamış durumda biraz da bulutlar çöküyor şehrin üzerine. Neyse ki ilerleyen günlerde korktuğumuz olmuyor ve burada da seyahatimizin diğer kısımlarında olduğu gibi mevsime göre gayet güzel bir hava ile karşılaşıyoruz.
Şehir için farklı şeyler söylenebilir ancak ilk andan itibaren bana Amerika’nın ortasında bir Avrupa şehri hissi uyandırdı SF. Tepeleri, meşhur inişli çıkışlı sokakları, eski binaları, sahil kısmı, köprüleri ve en önemlisi çok farklı milletlerden yaşayan insanları ile ilginç bir kentteyiz.
Navigasyon sayesinde kalacağımız Grand Hyatt otelinin önüne kolayca geliyoruz.  Kapıdaki valeden otopark konusunda bilgi alıyoruz, yürüme mesafesindeki bir otoparka aracı bırakıyoruz,  geç olduğu için aracı bir sonraki gün sabah teslim etmeyi planladık, bu da bize otopark ücreti olarak yansıyor, ancak otelin anlaşması sayesinde bu bedel de fazla tutmuyor.
Yolun verdiği yorgunluk, otelimizin çok iyi olması ve merkeziliği ile yok oluyor. Union Square otelin yanında…

İçerisi gerçekten şık, bizi karşılayan görevli odamıza ulaşmamızı sağlıyor ve işte şehir karşımızda özellikle oteli seçmemizde etkili olan o meşhur manzara karşısındayız. Gerçekten güzel, özellikle belirttiğimiz tüm taleplerimizi dikkate alan otel , oda seçimi ile de bizi mutlu ediyor ve parasını hak ettiğini hissettiriyor.
Odaya yerleştikten sonra bir şeyler atıştırmak için otel lobisinden bilgi alıp yakındaki meşhur bir pizzacıya gidiyoruz. “Uncle Vito’s Pizzeria” yerin adı bizim benzer restoranlarımızı (Pala Dayının Yeri gibi J) andırıyor sonuçta benzer insanlarız İtalyanlar ile… Bizim klasik pide fırınlarına benzeyen bir ortam. Küçük masalar var, içerisi devamlı dolu kısa bir sıra sonrası giriyoruz içeri ve siparişimizi veriyoruz. İtalyan asıllı işletme sahipleri her yeri pizzaya olan aşklarını gösteren obje ve resimler ile süslemişler. Ev yapımı şarabımızı söylüyor ve pizzayı bekliyoruz. Bir pizza gayet yeterli oluyor, lezzeti de güzel. SF gezisinde uygun bir yemek mekanı olarak dikkate alınabilir.

 




Biraz daha cevrede dolaşıp günün yorgunluğu ile otele çekiliyoruz. Yarın ben konferansa, eşim şehri keşfe başlayacak…
 
Yeni bir güne başlıyoruz…
Merak edenler SF’e geçmeden kısaca San Jose (SJ) ve genel olarak Silikon Vadisi hakkında kısa bir tanıtım yapayım. Katılacağım konferans San Jose şehrinde Wikipedia’da görülebileceği gibi burası Silikon Vadisi olarak adlandırılan geniş alandaki şehirlerden birisi. Bu alan hepimizin bildiği pek çok teknoloji firmasına ev sahipliği yapan bir üs. Ben üç gün boyunca SF den SJ’ye tren ile gideceğim. Bu yolculuklarda nasıl bir ortamda olduğumu çok iyi anladım. Her sabah SF’den yüzlerce insan bu trenler ile Silikon Vadisindeki çalışma yerlerine gidiyorlar. Trene bindiğinizde nasıl bir kitle ile karşı kaşıya olduğunuz anlıyorsunuz, üç gün boyunca her sabah ve akşam dönerken yoğunluk farklılaşmakla beraber hep tanık olduğum sahne şuydu, çoğunlukla  Asya ve Hindistan kökenlilerden oluşan bir kitle bölgede çalışıyor ve trene bindikleri andan ininceye kadar geçen yaklaşık 1 – 1.30 saatlik sürede yanlarındaki bilgisayarlarında devamlı çalışıyorlar, kimisi aynı zamanda telefon ile de görüşüyor. Bu durum bir kompartımanda yaklaşık 30 – 40 kişide olunca da enteresan bir manzara oluşuyor doğal olarak. Ne kadar fırsatlar ülkesi olarak tanımlansa da Amerika aslında belki de bu fırsatları çok çalışarak değerlendiren insanlardan oluşuyor, bu tren seyahatleri bana bunu hissettirdi.
San Jose’ye gelirsek diğer Silikon Vadisi şehirleri gibi küçük bir kent, asıl olarak iş merkezleri, dev teknoloji firmaları ve bunların yarattığı ekonominin devamı olan konferans merkez ve otelleri ile dikkat çekiyor. Yaşam alanları da klasik Amerikan tipi bahçeli evlerden oluşuyor. Gezilecek görülecek yerleri çok olmayan şehir buna rağmen gelişmiş ulaşım imkanlarına sahip. Ben trenden indikten sonra raylı sistem ile konferansın olacağı otelin önüne kadar ulaşmakta zorlanmadım. Bu arada bölge itibariyle doğal olsa da raylı sistemde ücretsiz wifi sunulması da hoşuma gitti. 15 dakikalık bu kısa yolculuğumda işime yaradı.
San Jose için anlatılacak çok şey yok, konferans hakkında ayrı bir yazı yazacağım için hızlıca geçiyorum. Burada yemek sorunumuzu çözmekte vakit de az olduğu için hamburger zincirleri imdadımıza yetişti.
SF’yu önce eşim keşfediyor. Şehri yürüyerek gezmesi çok zevkli. O yüzden gezecekler yürüsünler, mesafeler de çok uzun değil. Zaten tarihi tramvaylarda  her yerde karşınıza çıkacak. Bu arada ulaşım (meşhur Cable Car) için 1 veya daha fazla günlük farklı alternatifli kartlar var bunları merkezde yer alan Tourism info ofislerinden alabilirsiniz.


 
Otelimizin bulunduğu Union Square SF gezisi için merkez oluşturuyor. Burası bizim alışveriş caddeleri gibi pek çok, çok katlı mağaza ve ünlü markaların dükkanlarına ev sahipliği yapıyor. Tarihi tramvaylar – Cable Car hareket merkezi de buraya yakın. Bu meydana ulaştıktan sonra farklı yönlere giderek şehri keşfedebilir tekrar buraya dönüp başka bir rotaya yönelebilirsiniz. Avrupa şehirlerini meydanları kadar devasa olmasa da halkın faydalandığı bir meydana sahip olan Union Square bizim gezimizde hep bir mola noktası olarak görev yaptı, otel de burada olunca işler iyice kolaylaştı bizim için. Zamanın kısıtlı ve gezme zevki yaşamak istenen şehirlerde merkezde kalmanın önemini bir kez daha anlamış olduk.  Bir sonraki yazımda “San Francisco Gezilecek Yerler”i ele alıyorum.
 Umarım yararlı olmuştur. Bol gezmeler, keşifler, anılar dilerim…

GEZENTİP

17 Eylül 2013 Salı



GEZENTİP AMERİKA’DA YAZI SERİSİ – 5

SAN FRANCISCO YOLUNDA - CAMARILLO OUTLETS
 
 




Amerika gezimizin ikinci durağında geçmenin vakti geldi. Los Angeles’ı ve yazılarını yazmayı sevsem de San Francisco (bundan sonra SF olarak belirteceğim) bizim için çok daha büyük keyif veren ve yazısını yazmaktan da daha çok zevk alacağım bir şehirdi. Sokakları, dükkanları, insanları, havası, suyu, adası, tramvayı, martısı, foku, karidesi, evsizleri ile başka bir diyar SF, insanı Amerika’dan uzaklaştıran kendi ülkesine götüren bir hayal…




Los Angeles’tan sabah saatlerinde yola koyulduk. Hava güneşli Mustang’in üstünü açmak mümkün, yavaşça ilerliyoruz. İnsan bu hissi seviyor rüzgar kulaklarınızda hafifçe, yollar geniş, ufuk önümde bekliyor mutluluk bu.


Planlarımız içinde US 101 i kullanmak var, dağlardan, deniz kenarından kasabalardan geçeceğiz, vaktimiz olsa dura dura meşhur sahil şehirlerine (örneğin Monterey) uğrayarak gitmek var ama işte zaman, zamanı olanlar buradan geçerken kalmalı bir plan yapın okyanus manzaralı bir konaklama güzel olurdu… Biz devam ediyoruz, yol üzerinde Los Angeles’a yaklaşık 1.30 saat uzaklıkta bir outlet merkezi var, gitmeden önce çok övülen bu merkezlerden birine gitmek istediğimiz için bunu seçiyoruz. Los Angeles’ta aramadık, bunu önceden bildiğimiz için burada alışveriş yapmayı düşündük. Camarilo outlets olarak geçen bu mekan gerçekten büyük; bir bina yerine geniş bir alana yayılmış yatayda dağılmış dükkanlardan kurulu olan outlet merkezinde, marka çeşidi oldukça fazla.








Yeri gelmişken Amerika’da alışveriş konusunda da biraz bilgi vermek isterim.

Öncelikle yerel markalar bu outlette oldukça ucuzdu. Örneğin Tommy, GAP vb. ülkemiz fiyatlarına göre yarısından daha ucuza buradan alınabiliyordu. Keza Timberland, çeşitli güneş gözlüğü markaları, Columbia da bizim ürün aldığımız dükkanlardı. Bu tip odaklanmış ve marka spesifik alışverişler için outletler uygun ancak biz Amerika’nın özellikle batı yakasına yayılmış ROSS mağazalarından da alışveriş yaptık. Bu mağazalar birer outlet dükkanı gibi işliyorlar ancak marka ayrımı yok yani bir yerde şortlar bir yerde ayakkabılar yığılmış durumda bir nevi devasa hangar içindesiniz. Markalar dağınık durumda, ancak çok çeşitli tüm bilindik markaların (spor veya klasik) bu mağazalarda ya seri sonu ya da outlet için ayrılmış ürünleri var, çeşit de bolJ ancak burada biraz denk gelen ürünü alma durumunuz var yani o dönemde mağazada hangi ürünler varsa, o marka neleri vermişse o satılıyor. Fiyatlar da marka farklılığı olsa da outlerden de ucuz. Gideceklere bir tüyo daha vermek iyi olur, Amerika’da özellikle Samsonite bavullar bu ROSS mağazalarında ucuza alınabilecek kaçırılmaması gereken fırsatlardan birisi, aklınızdan çıkarmayın. Kendi outletlerinden bile ucuz fiyatlar var. Bu arada zaten alınan tüm ürünler için ekstra bir bavul ihtiyacı oluşmuşken bu durum bize ilaç gibi geldi. Sonuç olarak hem ROSS (LA’de bolca var) hemde Camarillo outletleri bizi çok memnun etti.




 
2 saat diye girip yaklaşık 4 saatte çıktığımız Camarillo outletleri bizi zaman planımızda geride bıraktı ancak yolun güzelliğine kapıldık ve devam ettik. Yolculuk sorunsuz geçti daha önce de belirttiğim gibi zaten kurallara uyma konusunda dikkatli davranan biriyken burada biraz daha itinalı oldum. Yollar sorunsuz , manzaralar güzel keyifli bir yolculukla akşam saatlerinde SF’ya vardık.

 
 
 
Umarım yararlı olmuştur. Bol gezmeler, keşifler, anılar dilerim…

GEZENTİP

17 Ağustos 2013 Cumartesi


GEZENTİP AMERİKA’DA YAZI SERİSİ – 4

LOS ANGELES – UNIVERSAL STUDIOS



Los Angeles’daki ilk günümüz Lakers maçı ve sonrasındaki çevre gezimiz ile noktalandı. Bu gezi sırasında daha önceden araştırdığım bazı teknolojik aletleri almak için Best Buy’a da uğrama fırsatı buldum. Yeri gelmişken bu teknolojik alet alışverişi konusuna da değineyim.

Amerika Teknoloji Alışverişi:

Öncelikle hangi ürünü alacak olursanız olun gitmeden önce çok iyi bir fiyat araştırması yapmanızı öneriyorum. Zira kalıplaşmış görüşlerin aksine bazı durumlarda Amerika fiyatları değişken olabiliyor ve çeşitli ürünlerde buradan almanın bariz bir farkı kalmıyor. Apple ürünleri ve telefon benzeri ürünler her zaman dikkatlice araştırılmalı genelde ülkemizdeki vergi durumu nedeniyle daha uygun oluyorlar ancak dediğim gibi pasaport kaydı, giriş ücretleri vb. hepsi dikkatlice ele alınıp hesaplanmalı. Biz telefon ve Apple ürünleri için ihtiyaç duymadığımız için bunlara odaklanmadık.

9 Ağustos 2013 Cuma

GEZENTİP AMERİKA’DA YAZI SERİSİ – 3

LOS ANGELES – LAKERS MAÇI

 


Resim 1: Staples Center ve önünde Magic Johnson heykeli…

Uzun bir ön bilgilendirme kısmında sonra artık gezimizin ayrıntılarına geçebiliriz. THY İstanbul Los Angeles direkt uçuşu ile Los Angeles (LAX) Hava alanına vardığımızda saat çok geç olmasa da hava kararmaya başlamıştı. Hava alanında uçağımızın yanaştığı bölüm çok büyük değildi. Sıraya girerek pasaport kontrol işlemlerimizi tamamladık. Bu noktada çok zorlayan bir süreç olmuyor, tabi ki kontroller sıkı.


30 Haziran 2013 Pazar


GEZENTİP AMERİKA’DA YAZI SERİSİ – 2

ARAÇ KİRALAMA



Bir önceki yazımda ulaşım konusunda nasıl bir yol izlediğimizden bahsedeceğimi belirtmiştim, Amerika gezimiz ile alakalı bu ikinci yazımı da sadece araç kiralama konusundaki izlenimlerim ile oluşturdum.


Resim 1: Amerika seyahatimizde bize eşlik eden Ford Mustang Cabrio aracımız…



26 Haziran 2013 Çarşamba

GEZENTİP AMERİKA'DA -YAZI SERİSİ - 1 HAZIRLIK ULAŞIM KONAKLAMA


 

Resim 1: San Francisco’da bir sokak…

Amerika gezimizi 26 Ocak – 5 Şubat 2013 tarihleri arasında Los Angeles, San Francisco ve Las Vegas şehirlerinde gerçekleştirdik. Öncelikle ön hazırlıklar ve dikkat edilmesi gerekli bazı noktaları ele alarak yazımıza başlamak istiyorum. Daha sonra gezimizin ayrıntılarına geçeceğim.