Gezentip Amerika'da Yazı Serisi - 6
San Francisco / Giriş – San Jose
San Francisco (SF) daha girişinden sizi etkiliyor, büyük bir
kent, gezmesi zor olacak.
SF de kaldığım sürede üç gün San Jose’de konferansa
katılacağım için akşamları ve bir tam günüm var burayı keşfetmek için. Bu
noktada eşim, ben konferansta iken şehri keşfetmeye devam edecek… Bakalım bizi
nasıl bir deneyim bekliyor.
Uzun bir yolculuktan sonra (yaklaşık 8 saat) SF’ya giriş
yapıyoruz. Hava kararmaya başlamış durumda biraz da bulutlar çöküyor şehrin
üzerine. Neyse ki ilerleyen günlerde korktuğumuz olmuyor ve burada da
seyahatimizin diğer kısımlarında olduğu gibi mevsime göre gayet güzel bir hava
ile karşılaşıyoruz.
Şehir için farklı şeyler söylenebilir ancak ilk andan itibaren
bana Amerika’nın ortasında bir Avrupa şehri hissi uyandırdı SF. Tepeleri,
meşhur inişli çıkışlı sokakları, eski binaları, sahil kısmı, köprüleri ve en
önemlisi çok farklı milletlerden yaşayan insanları ile ilginç bir kentteyiz.
Navigasyon sayesinde kalacağımız Grand Hyatt otelinin önüne
kolayca geliyoruz. Kapıdaki valeden
otopark konusunda bilgi alıyoruz, yürüme mesafesindeki bir otoparka aracı
bırakıyoruz, geç olduğu için aracı bir
sonraki gün sabah teslim etmeyi planladık, bu da bize otopark ücreti olarak
yansıyor, ancak otelin anlaşması sayesinde bu bedel de fazla tutmuyor.
Yolun verdiği yorgunluk, otelimizin çok iyi olması ve
merkeziliği ile yok oluyor. Union Square otelin yanında…
İçerisi gerçekten şık, bizi karşılayan görevli odamıza
ulaşmamızı sağlıyor ve işte şehir karşımızda özellikle oteli seçmemizde etkili
olan o meşhur manzara karşısındayız. Gerçekten güzel, özellikle belirttiğimiz
tüm taleplerimizi dikkate alan otel , oda seçimi ile de bizi mutlu ediyor ve
parasını hak ettiğini hissettiriyor.
Odaya yerleştikten sonra bir şeyler atıştırmak için otel
lobisinden bilgi alıp yakındaki meşhur bir pizzacıya gidiyoruz. “Uncle Vito’s Pizzeria” yerin adı bizim
benzer restoranlarımızı (Pala Dayının Yeri gibi J)
andırıyor sonuçta benzer insanlarız İtalyanlar ile… Bizim klasik pide
fırınlarına benzeyen bir ortam. Küçük masalar var, içerisi devamlı dolu kısa
bir sıra sonrası giriyoruz içeri ve siparişimizi veriyoruz. İtalyan asıllı
işletme sahipleri her yeri pizzaya olan aşklarını gösteren obje ve resimler ile
süslemişler. Ev yapımı şarabımızı söylüyor ve pizzayı bekliyoruz. Bir pizza
gayet yeterli oluyor, lezzeti de güzel. SF gezisinde uygun bir yemek mekanı
olarak dikkate alınabilir.
Biraz daha cevrede dolaşıp günün yorgunluğu ile otele çekiliyoruz. Yarın ben konferansa, eşim şehri keşfe başlayacak…
Biraz daha cevrede dolaşıp günün yorgunluğu ile otele çekiliyoruz. Yarın ben konferansa, eşim şehri keşfe başlayacak…
Yeni bir güne başlıyoruz…
Merak edenler SF’e geçmeden kısaca San Jose (SJ) ve genel
olarak Silikon Vadisi hakkında kısa bir tanıtım yapayım. Katılacağım konferans San Jose şehrinde
Wikipedia’da görülebileceği gibi burası Silikon Vadisi olarak adlandırılan
geniş alandaki şehirlerden birisi. Bu alan hepimizin bildiği pek çok teknoloji
firmasına ev sahipliği yapan bir üs. Ben üç gün boyunca SF den SJ’ye tren ile
gideceğim. Bu yolculuklarda nasıl bir ortamda olduğumu çok iyi anladım. Her
sabah SF’den yüzlerce insan bu trenler ile Silikon Vadisindeki çalışma
yerlerine gidiyorlar. Trene bindiğinizde nasıl bir kitle ile karşı kaşıya
olduğunuz anlıyorsunuz, üç gün boyunca her sabah ve akşam dönerken yoğunluk
farklılaşmakla beraber hep tanık olduğum sahne şuydu, çoğunlukla Asya ve Hindistan kökenlilerden oluşan bir
kitle bölgede çalışıyor ve trene bindikleri andan ininceye kadar geçen yaklaşık
1 – 1.30 saatlik sürede yanlarındaki bilgisayarlarında devamlı çalışıyorlar,
kimisi aynı zamanda telefon ile de görüşüyor. Bu durum bir kompartımanda
yaklaşık 30 – 40 kişide olunca da enteresan bir manzara oluşuyor doğal olarak.
Ne kadar fırsatlar ülkesi olarak tanımlansa da Amerika aslında belki de bu
fırsatları çok çalışarak değerlendiren insanlardan oluşuyor, bu tren
seyahatleri bana bunu hissettirdi.
San Jose’ye gelirsek diğer Silikon Vadisi şehirleri gibi
küçük bir kent, asıl olarak iş merkezleri, dev teknoloji firmaları ve bunların
yarattığı ekonominin devamı olan konferans merkez ve otelleri ile dikkat
çekiyor. Yaşam alanları da klasik Amerikan tipi bahçeli evlerden oluşuyor.
Gezilecek görülecek yerleri çok olmayan şehir buna rağmen gelişmiş ulaşım
imkanlarına sahip. Ben trenden indikten sonra raylı sistem ile konferansın olacağı
otelin önüne kadar ulaşmakta zorlanmadım. Bu arada bölge itibariyle doğal olsa
da raylı sistemde ücretsiz wifi sunulması da hoşuma gitti. 15 dakikalık bu kısa
yolculuğumda işime yaradı.
San Jose için anlatılacak çok şey yok, konferans hakkında
ayrı bir yazı yazacağım için hızlıca geçiyorum. Burada yemek sorunumuzu
çözmekte vakit de az olduğu için hamburger zincirleri imdadımıza yetişti.
SF’yu önce eşim keşfediyor. Şehri yürüyerek gezmesi çok
zevkli. O yüzden gezecekler yürüsünler, mesafeler de çok uzun değil. Zaten
tarihi tramvaylarda her yerde karşınıza
çıkacak. Bu arada ulaşım (meşhur Cable Car) için 1
veya daha fazla günlük farklı alternatifli kartlar var bunları merkezde yer
alan Tourism info ofislerinden alabilirsiniz.
Otelimizin bulunduğu Union Square SF gezisi için merkez
oluşturuyor. Burası bizim alışveriş caddeleri gibi pek çok, çok katlı mağaza ve
ünlü markaların dükkanlarına ev sahipliği yapıyor. Tarihi tramvaylar – Cable Car hareket
merkezi de buraya yakın. Bu meydana ulaştıktan sonra farklı yönlere giderek
şehri keşfedebilir tekrar buraya dönüp başka bir rotaya yönelebilirsiniz.
Avrupa şehirlerini meydanları kadar devasa olmasa da halkın faydalandığı bir
meydana sahip olan Union Square bizim gezimizde hep bir mola noktası olarak
görev yaptı, otel de burada olunca işler iyice kolaylaştı bizim için. Zamanın
kısıtlı ve gezme zevki yaşamak istenen şehirlerde merkezde kalmanın önemini bir
kez daha anlamış olduk. Bir sonraki
yazımda “San Francisco Gezilecek Yerler”i ele alıyorum.
GEZENTİP
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder