Resim 1: San
Francisco’da bir sokak…
Amerika gezimizi 26 Ocak – 5 Şubat 2013 tarihleri arasında Los Angeles,
San Francisco ve Las Vegas şehirlerinde gerçekleştirdik. Öncelikle ön
hazırlıklar ve dikkat edilmesi gerekli bazı noktaları ele alarak yazımıza
başlamak istiyorum. Daha sonra gezimizin ayrıntılarına geçeceğim.
Amerika gezisi asıl olarak
plansız karar alınan bir gezi oldu bizim için, çünkü geziye iş amaçlı bir
konferansa katılmak için karar verdik. Asıl amacımız konferansa katılmanın
yanında belirli bir süre ile de Amerika’yı gezmek oldu böylece. Bu nedenle tüm
planımız etkilendi. Sizden de ricam bu yazıyı okurken planlamanın buna göre
yapıldığını dikkate almanız. Katılacağımdan bahsettiğim konferans ise ASTD (American Society for Training and
Developlment) tarafından her yıl düzenlenen Tech Knowledge konferansıydı. Bu
konferans asıl olarak kurumlarda eğitim ve teknolojinin kullanımı hakkında
özelleşmiş bir aktivite. Bu konuda da sadece konferansa ve içeriğine ait bir
yazımı da ayrıca paylaşacağım.
İşte bu amaç çerçevesinde ilk
hedefimiz konferansın gerçekleştirileceği tarihlerde San Jose’de olmak
ve daha sonra da gezimize devam etmekti.
Pek çok yerli ve
yabancı kaynak ele aldıktan sonra Amerika gezisi yapacak birisinin karşılaştığı
o klasik soru ile yüzleştim. “ Doğu mu Batı mı? ”
Evet ülke o kadar büyük ki bir
Avrupa ülkesi gezisi gibi şehir seçimi ile direkt başlamak yerine önce ülkenin
hangi kısmına yöneleceğinizi seçmeniz gerekiyor, zira ülke içinde mesafeler o
kadar uzun ki saat farkları 3 saate kadar çıkabiliyor. Gerçekten bizim gibi
büyük bir ülkeye sahip olanlara bile fazlaca büyük gelecek bir ülkeden
bahsediyoruz. Bu durumda o soruya yanıt
vermek önemli, tabi hemen ekleyeyim derseniz ki bende zaman ve para bol :) o zaman bu seçim
derdine hiç girmeyin derim girin ülkeye doğusundan yavaş yavaş geçin batıya
doğru oradan da dönersiniz, ama benim ve eşimin durumu böyle değildi. Çalışma yaşamı
zamanınızı çok dikkatli ve orantılı kullanmanızı gerektiriyor. Bizim zorlayarak
çıkarabildiğimiz 10 gün iznimiz vardı ve bu noktada ilgili soru için yanıt
bulmamız önem taşıyordu.
“ Peki iki alternatif
neler, nereleri kapsıyor, gidecek
kişilerin seçenekleri neler?”
Temel olarak Doğu denildiğinde
New York merkezli bir program sizi bekliyor. İçerisinde genel olarak Miami,
Orlando, New York ve Chicago olabiliyor. Burada New York çok önemli bir ağırlık
taşıyor.
Batı ele alındığında ise merkez olarak Los Angeles’ı almak gerekiyor,
zira ülkemizden direkt uçuş yapacaklar için tek seçenek (THY direkt olarak Los
Angeles’a uçuyor bu çok önemli bir zaman kazancı sağlıyor, tabi ücret olarak
optimum olduğu söylenemez J
) belki gelecekte San Francisco uçuşları başlarsa bu rol değişebilir. Batı genel olarak ılıman iklimi, okyanusu,
eğlencesi, çeşitliği, ünlü sürüş rotaları ve daha birçok artısı ile her mevsim
önemli bir cazibe merkezi. San Diego, Las Vegas diğer önemli Batı gezisi
durakları.
Bizim bu önemli soruya cevabımız
ASTD konferansının mekanı olan San Jose’yi de göze alarak ister istemez Batı oldu.
San Jose’yi ilk duyduğumda çok bir şey ifade etmese de daha sonraki
araştırmalarımda San Jose’nin Silikon Vadisinin merkezi olduğunu anladım. Şehir
olarak çok öne çıkmasa da bu denli önemli bir alan olması merakımı arttırdı. Ayrıntılara
yazının ilerleyen kısmında yer vereceğim.
Ön hazırlıklar
safhasında gidilecek bölge seçimi ardından “ Süre ne kadar olmalı? ” sorusuna
biraz değineyim.
Biz yıllık izinlerimiz dolayısı
ile 10 gün belirleyebildik, ancak sanırım 2 haftalık bir süre ideal olacaktır,
tabi ne kadar uzun olabilirse o da iyi olur:)
“ Diğer ön araştırma
konusu da uçuş planlarıydı. Bu noktada da iki konu öne çıkıyor. Aktarmalı mı
aktarmasız mı? ve Amerika içi uçuşlar nasıl olacak? ”
İlk sorunun cevabı zaman planınız
ve bütçeniz ile ilgili, çok büyük etkisi olmasa da aktarmasız uçmak zaman
açısından kazanç sağlayabilir, dezavantajı fiyat olabiliyor, biz önceden almaya
çalıştığımız için çok etkilenmedik. Aktarmalı uçuşlarda Avrupa şehirlerinden
uçak değiştiriyorsunuz burada bütçeyi daha az zedeleyen alternatifler bulmak
mümkün olabilir.
Biz THY direkt Los Angeles uçuşu
ile uçtuk. Uçuş süresi 14 saat olarak belirtilse de hava durumu rüzgar hızı vb.
ile süre 12.30 – 13 saat gibi olabiliyor. THY ekonomi sınıfı ile uçmak da
ikramlar vb. açısından iyi, ancak anladığım kadarı ile bu kadar uzun bir uçuşta
üst sınıflar olmadıkça ekonomi içinde hangi havayolu olursa olsun koltuk
genişliği ve rahatlığı yetersiz kalabiliyor, hemen uykuya dalabilenler için
sorun olmasa da benim gibiler zorlanabilir, hem gidiş hem dönüşte hiç uyumadan
gelmek zor oluyor.
Bir de belki herkesin bildiği
ancak beni şaşırtan bir konuya değineyim uçuş sırasında şunu fark ettim
uçağımız Avrupa’nın kuzeyinden İngiltere üzerinden geçerek Kanada üzerinden
Amerika’ya giriş yaptı, sanılanın aksine direkt bir rotadan ziyade bu rota ile
zaman kazanıldığını gördüm, yani kuzeye doğru bir kavisle Amerika’ya uçtuk.
Amerika iç uçuşları konusunda
biraz araştırma yapsam da ileride anlatacağım gibi biz merakımız nedeni ile
bölgedeki tüm noktalara araçla gittik ve yaklaşık 1800 mil (yaklaşık 3000 km
yapıyor) yol yaptık, bu noktada tek aktarabileceğim kilit noktalar,
araştırmamda edindiğim genel bilgiler bunlar kendim göremedim;
- Uçak kaliteleri bizim iç uçuşlarımız ile karşılaştırılmaz, şansa kalmış durumda
- Bagaj sınırlamalarına dikkat etmek gerekebilir
- Zaman açısından ucu ucuna bilet almamak gerekir zira özellikle ülkeye girişte uzun bir kontrol süreci olabiliyor.
- Fiyatlar havaalanında sıkışarak alınan durumlarda zorlayıcı olabilir planı önceden iyi yapıp, biletleri almak iyi olur.
“ Amerika vize
işlemleri özet bilgiler… ”
Amerikan vizesi de aslında önemli ön koşullardan birisi. Ancak gördüğüm
kadarı ile Avrupa ülkelerinin aksine vize işlemleri çok daha basit ve sorunsuz
ilerliyor.
Özellikle talep edilen (aslında
net olarak istenen bir belge adı dahi yok) belgelerin azlığı veya hiç olması,
randevu, para yatırma (sadece vize ücreti için para isteniyor randevu vb. için
ücret ödenmiyor) vb. süreçlerin basit bir telefon görüşmesi ile
halledilebilmesi ve vize görüşmesi sürecinin etkin geçmesi Amerikan vize
sürecini diğerlerinden ayırıyor.
İstenenleri yerine getirip online
başvuru sonrasında gerekli soruları da yanıtlamak önemli. Ardından görüşme
sonucunda aslında o anda vize alma durumunuz size söyleniyor, ardında pasaport
size ulaştığında (PTT vasıtası ile geliyor ek bir ücret ödemiyorsunuz) süreyi
görebiliyorsunuz. Genel olarak 10 yıllık vize veren Amerika bu özelliği ile de
Avrupa ülkelerinden olumlu yönde ayrılmakta.
“ Amerika konaklama
planı – otel seçimi… ”
Her yurtdışı gezisi öncesinde önemli ön araştırmalardan birisi de
oteller hakkında olur. Bu noktada biz yine Booking.com dan yararlandık. Ek
olarak Tripadvisor’dan aldığımız ziyaretçilerin görüşleri, resmi olmayan oda
görselleri yine bize çok yardımcı oldu.
Kriterlerimiz merkezi, orta ve orta üst seviyede rahat edebileceğimiz,
mümkünse otoparkı ücretsiz olan (bu durum Amerika da özellikle şehir
merkezlerinde bir nimet, bazı otellerde 35$ a çıkan otopark ücretleri gördük),
kahvaltısı olan (Avrupa aksine oda kahvaltı anlayışı Amerika’da bulunmuyor,
genelde sadece oda fiyatı üzerinden fiyatlar var) otelleri seçmeye çalıştık.
Gittiğimiz şehirler ve genel
olarak otel durumları şöyle;
Los Angeles: Otel fiyatları yüksek, farklı
merkezler var (Downtown, West Hollywood, Beverly Hills…) Biz yarı merkezi bir
otelde, bedava otopark ve kahvaltı kriterlerimizi karşılayarak kaldık. Best
Western Royal Palace genel olarak taleplerimizi karşılasa da o seviyede
kaldı. Özellikle kötü kokulu rutubetli odalar bizi rahatsız etti. Ancak otopark
olması ve kahvaltısının oldukça güzel oluşu artılarıydı. Fiyat olarak da
ortalama altı olduğu söylenebilir.
San Francisco: Özellikle merkez olan
Union Square çevresi yüksek fiyatlı otellerle dolu. Biz hem merkezi olması hem
de asıl olarak San Francisco’yu diğer şehirlerden daha çok gezme isteğimiz
olması açısından Union Square’in göbeğindeki GRAND HYATT
otelini ve Nikko San Francisco
otelini seçtik bunlar fiyatları ortanın üstünde olan lüks oteller ve hizmet ve
oda kalitesi olarak hemen farklarını hissettiriyorlar. İkisinde de kahvaltı ve
otopark yoktu ancak Hyatt otelinin karşısında yer alan Starbucks her sabah
kahvaltı için güzel bir mekandı.
Resim 2: San
Francisco Union Meydanı sağ tarafta güneşin yansıdığı bina otelimiz GRAND HYATT…
Resim 3: San
Francisco GRAN HAYTT otelinde odamızdan Union Square’de gece manzarası…
Las Vegas: Konaklama için söylenecek en önemli şey şu: asıl olarak oteller ile var
olan ve onlar sayesinde hayatını sürdüren Las Vegas’ta doğal olarak çok fazla
alternatif otel var. Diğer şehirlerden en önemli fark burada otel kaliteleri ve
ödenen fiyatlar nispeten düşük, bunun nedeni sanırım rekabet çünkü çok fazla ve
kalitesi yüksek otel çok küçük bir alanda toplanmış durumdalar.
Bu durumda biz
de ortalama üstü bir fiyat ile bir otel seçtik ve Las Vegas’ın keyfini çıkarmaya
karar verdik. Otelimiz MIRAGE oteldi.
İçerisinde her yerde olduğu gibi bir kumarhane, özel restoranlar, alışveriş
mekanları, bir yunus gösteri merkezi ve aslan ve kaplanların yer aldığı
hayvanat bahçesi (ekstra ücretle giriliyor) bulunuyordu. Ayrıca önündeki volkan
şekilli gösteri alanı da etkileyiciydi.
Resim 4: Las Vegas
otelimiz MİRAGE…
Las Vegas’ta diğer
otellerin içine de girip gezebiliyorsunuz, biz genel olarak otelimizden
memnunduk, karşılaştırma fırsatı da bulduk. Bellagio çok büyük ve karmaşık, Ceaser’s ve Venetian konseptleri güzel.
Bir de ana cadde üzerinde olmayıp çok yakın olan ancak bu otellerden daha
lüks oteller var Arya gibi, bunlar da güzellerdi. Burada otopark sorunu yok,
kahvaltı yoktu. Odamız nispeten eski mobilyalara sahipti. Biz genel olarak
memnun kaldık. Las Vegas otelleri ile
memnuniyet yaratmakta zorlanmaz diye düşünülebilir önemli olan fiyat aralığına
karar vermek.
Amerika gezimizde önemli bir
karar noktamız da ulaşımı nasıl sağlayacağımızdı. Bu konuyu da Amerika’da araç
kiralama hakkında yazdığı bir sonraki yazıma bıraktım. Fikir vermesi için bir
resim ile yazımı bitireyim… (Bu arada bu benim sayfamdaki ilk yazım :) )
Resim 5: Los Angeles’ın
şerit sayısını sayamadığım otobanlarında yol alıyoruz, güneş yakıyor yine…. yollar bizi bekler, can gezmek ister, görmek
ister, arkasını merak eder…
Umarım yararlı
olmuştur. Bol gezmeler, keşifler, anılar
dilerim…
GEZENTİP
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder