26 Haziran 2013 Çarşamba

GEZENTİP AMERİKA'DA -YAZI SERİSİ - 1 HAZIRLIK ULAŞIM KONAKLAMA


 

Resim 1: San Francisco’da bir sokak…

Amerika gezimizi 26 Ocak – 5 Şubat 2013 tarihleri arasında Los Angeles, San Francisco ve Las Vegas şehirlerinde gerçekleştirdik. Öncelikle ön hazırlıklar ve dikkat edilmesi gerekli bazı noktaları ele alarak yazımıza başlamak istiyorum. Daha sonra gezimizin ayrıntılarına geçeceğim.


Amerika gezisi asıl olarak plansız karar alınan bir gezi oldu bizim için, çünkü geziye iş amaçlı bir konferansa katılmak için karar verdik. Asıl amacımız konferansa katılmanın yanında belirli bir süre ile de Amerika’yı gezmek oldu böylece. Bu nedenle tüm planımız etkilendi. Sizden de ricam bu yazıyı okurken planlamanın buna göre yapıldığını dikkate almanız. Katılacağımdan bahsettiğim konferans ise ASTD (American Society for Training and Developlment) tarafından her yıl düzenlenen Tech Knowledge konferansıydı. Bu konferans asıl olarak kurumlarda eğitim ve teknolojinin kullanımı hakkında özelleşmiş bir aktivite. Bu konuda da sadece konferansa ve içeriğine ait bir yazımı da ayrıca paylaşacağım.

İşte bu amaç çerçevesinde ilk hedefimiz konferansın gerçekleştirileceği tarihlerde San Jose’de olmak ve daha sonra da gezimize devam etmekti.

Pek çok yerli ve yabancı kaynak ele aldıktan sonra Amerika gezisi yapacak birisinin karşılaştığı o klasik soru ile yüzleştim. “ Doğu mu Batı mı? ”




 

Evet ülke o kadar büyük ki bir Avrupa ülkesi gezisi gibi şehir seçimi ile direkt başlamak yerine önce ülkenin hangi kısmına yöneleceğinizi seçmeniz gerekiyor, zira ülke içinde mesafeler o kadar uzun ki saat farkları 3 saate kadar çıkabiliyor. Gerçekten bizim gibi büyük bir ülkeye sahip olanlara bile fazlaca büyük gelecek bir ülkeden bahsediyoruz.  Bu durumda o soruya yanıt vermek önemli, tabi hemen ekleyeyim derseniz ki bende zaman ve para bol :) o zaman bu seçim derdine hiç girmeyin derim girin ülkeye doğusundan yavaş yavaş geçin batıya doğru oradan da dönersiniz, ama benim ve eşimin durumu böyle değildi. Çalışma yaşamı zamanınızı çok dikkatli ve orantılı kullanmanızı gerektiriyor. Bizim zorlayarak çıkarabildiğimiz 10 gün iznimiz vardı ve bu noktada ilgili soru için yanıt bulmamız önem taşıyordu.

“ Peki iki alternatif neler,  nereleri kapsıyor, gidecek kişilerin seçenekleri neler?”

Temel olarak Doğu denildiğinde New York merkezli bir program sizi bekliyor. İçerisinde genel olarak Miami, Orlando, New York ve Chicago olabiliyor. Burada New York çok önemli bir ağırlık taşıyor.

Batı ele alındığında ise merkez olarak Los Angeles’ı almak gerekiyor, zira ülkemizden direkt uçuş yapacaklar için tek seçenek (THY direkt olarak Los Angeles’a uçuyor bu çok önemli bir zaman kazancı sağlıyor, tabi ücret olarak optimum olduğu söylenemez J ) belki gelecekte San Francisco uçuşları başlarsa bu rol değişebilir. Batı genel olarak ılıman iklimi, okyanusu, eğlencesi, çeşitliği, ünlü sürüş rotaları ve daha birçok artısı ile her mevsim önemli bir cazibe merkezi. San Diego, Las Vegas diğer önemli Batı gezisi durakları.

Bizim bu önemli soruya cevabımız ASTD konferansının mekanı olan San Jose’yi de göze alarak ister istemez Batı oldu. San Jose’yi ilk duyduğumda çok bir şey ifade etmese de daha sonraki araştırmalarımda San Jose’nin Silikon Vadisinin merkezi olduğunu anladım. Şehir olarak çok öne çıkmasa da bu denli önemli bir alan olması merakımı arttırdı. Ayrıntılara yazının ilerleyen kısmında yer vereceğim.

Ön hazırlıklar safhasında gidilecek bölge seçimi ardından “ Süre ne kadar olmalı? ” sorusuna biraz değineyim.

Biz yıllık izinlerimiz dolayısı ile 10 gün belirleyebildik, ancak sanırım 2 haftalık bir süre ideal olacaktır, tabi ne kadar uzun olabilirse o da iyi olur:)

“ Diğer ön araştırma konusu da uçuş planlarıydı. Bu noktada da iki konu öne çıkıyor. Aktarmalı mı aktarmasız mı? ve Amerika içi uçuşlar nasıl olacak? ”

İlk sorunun cevabı zaman planınız ve bütçeniz ile ilgili, çok büyük etkisi olmasa da aktarmasız uçmak zaman açısından kazanç sağlayabilir, dezavantajı fiyat olabiliyor, biz önceden almaya çalıştığımız için çok etkilenmedik. Aktarmalı uçuşlarda Avrupa şehirlerinden uçak değiştiriyorsunuz burada bütçeyi daha az zedeleyen alternatifler bulmak mümkün olabilir.

Biz THY direkt Los Angeles uçuşu ile uçtuk. Uçuş süresi 14 saat olarak belirtilse de hava durumu rüzgar hızı vb. ile süre 12.30 – 13 saat gibi olabiliyor. THY ekonomi sınıfı ile uçmak da ikramlar vb. açısından iyi, ancak anladığım kadarı ile bu kadar uzun bir uçuşta üst sınıflar olmadıkça ekonomi içinde hangi havayolu olursa olsun koltuk genişliği ve rahatlığı yetersiz kalabiliyor, hemen uykuya dalabilenler için sorun olmasa da benim gibiler zorlanabilir, hem gidiş hem dönüşte hiç uyumadan gelmek zor oluyor.

Bir de belki herkesin bildiği ancak beni şaşırtan bir konuya değineyim uçuş sırasında şunu fark ettim uçağımız Avrupa’nın kuzeyinden İngiltere üzerinden geçerek Kanada üzerinden Amerika’ya giriş yaptı, sanılanın aksine direkt bir rotadan ziyade bu rota ile zaman kazanıldığını gördüm, yani kuzeye doğru bir kavisle Amerika’ya uçtuk.




Amerika iç uçuşları konusunda biraz araştırma yapsam da ileride anlatacağım gibi biz merakımız nedeni ile bölgedeki tüm noktalara araçla gittik ve yaklaşık 1800 mil (yaklaşık 3000 km yapıyor) yol yaptık, bu noktada tek aktarabileceğim kilit noktalar, araştırmamda edindiğim genel bilgiler bunlar kendim göremedim;
  • Uçak kaliteleri bizim iç uçuşlarımız ile karşılaştırılmaz, şansa kalmış durumda
  • Bagaj sınırlamalarına dikkat etmek gerekebilir
  • Zaman açısından ucu ucuna bilet almamak gerekir zira özellikle ülkeye girişte uzun bir kontrol süreci olabiliyor.
  • Fiyatlar havaalanında sıkışarak alınan durumlarda zorlayıcı olabilir planı önceden iyi yapıp, biletleri almak iyi olur.

“ Amerika vize işlemleri özet bilgiler… ”

Amerikan vizesi de aslında önemli ön koşullardan birisi. Ancak gördüğüm kadarı ile Avrupa ülkelerinin aksine vize işlemleri çok daha basit ve sorunsuz ilerliyor.

Özellikle talep edilen (aslında net olarak istenen bir belge adı dahi yok) belgelerin azlığı veya hiç olması, randevu, para yatırma (sadece vize ücreti için para isteniyor randevu vb. için ücret ödenmiyor) vb. süreçlerin basit bir telefon görüşmesi ile halledilebilmesi ve vize görüşmesi sürecinin etkin geçmesi Amerikan vize sürecini diğerlerinden ayırıyor.

İstenenleri yerine getirip online başvuru sonrasında gerekli soruları da yanıtlamak önemli. Ardından görüşme sonucunda aslında o anda vize alma durumunuz size söyleniyor, ardında pasaport size ulaştığında (PTT vasıtası ile geliyor ek bir ücret ödemiyorsunuz) süreyi görebiliyorsunuz. Genel olarak 10 yıllık vize veren Amerika bu özelliği ile de Avrupa ülkelerinden olumlu yönde ayrılmakta.

“ Amerika konaklama planı – otel seçimi… ”

Her yurtdışı gezisi öncesinde önemli ön araştırmalardan birisi de oteller hakkında olur. Bu noktada biz yine Booking.com dan yararlandık. Ek olarak Tripadvisor’dan aldığımız ziyaretçilerin görüşleri, resmi olmayan oda görselleri yine bize çok yardımcı oldu.

Kriterlerimiz merkezi, orta ve orta üst seviyede rahat edebileceğimiz, mümkünse otoparkı ücretsiz olan (bu durum Amerika da özellikle şehir merkezlerinde bir nimet, bazı otellerde 35$ a çıkan otopark ücretleri gördük), kahvaltısı olan (Avrupa aksine oda kahvaltı anlayışı Amerika’da bulunmuyor, genelde sadece oda fiyatı üzerinden fiyatlar var) otelleri seçmeye çalıştık.

Gittiğimiz şehirler ve genel olarak otel durumları şöyle;

Los Angeles: Otel fiyatları yüksek, farklı merkezler var (Downtown, West Hollywood, Beverly Hills…) Biz yarı merkezi bir otelde, bedava otopark ve kahvaltı kriterlerimizi karşılayarak kaldık. Best Western Royal Palace genel olarak taleplerimizi karşılasa da o seviyede kaldı. Özellikle kötü kokulu rutubetli odalar bizi rahatsız etti. Ancak otopark olması ve kahvaltısının oldukça güzel oluşu artılarıydı. Fiyat olarak da ortalama altı olduğu söylenebilir.



San Francisco: Özellikle merkez olan Union Square çevresi yüksek fiyatlı otellerle dolu. Biz hem merkezi olması hem de asıl olarak San Francisco’yu diğer şehirlerden daha çok gezme isteğimiz olması açısından Union Square’in göbeğindeki GRAND HYATT otelini ve Nikko San Francisco otelini seçtik bunlar fiyatları ortanın üstünde olan lüks oteller ve hizmet ve oda kalitesi olarak hemen farklarını hissettiriyorlar. İkisinde de kahvaltı ve otopark yoktu ancak Hyatt otelinin karşısında yer alan Starbucks her sabah kahvaltı için güzel bir mekandı.


Resim 2: San Francisco Union Meydanı sağ tarafta güneşin yansıdığı bina otelimiz GRAND HYATT…


 

Resim 3: San Francisco GRAN HAYTT otelinde odamızdan Union Square’de gece manzarası…

Las Vegas: Konaklama için söylenecek en önemli şey şu: asıl olarak oteller ile var olan ve onlar sayesinde hayatını sürdüren Las Vegas’ta doğal olarak çok fazla alternatif otel var. Diğer şehirlerden en önemli fark burada otel kaliteleri ve ödenen fiyatlar nispeten düşük, bunun nedeni sanırım rekabet çünkü çok fazla ve kalitesi yüksek otel çok küçük bir alanda toplanmış durumdalar.



Bu durumda biz de ortalama üstü bir fiyat ile bir otel seçtik ve Las Vegas’ın keyfini çıkarmaya karar verdik. Otelimiz MIRAGE oteldi. İçerisinde her yerde olduğu gibi bir kumarhane, özel restoranlar, alışveriş mekanları, bir yunus gösteri merkezi ve aslan ve kaplanların yer aldığı hayvanat bahçesi (ekstra ücretle giriliyor) bulunuyordu. Ayrıca önündeki volkan şekilli gösteri alanı da etkileyiciydi.

 

Resim 4: Las Vegas otelimiz MİRAGE…


Las Vegas’ta diğer otellerin içine de girip gezebiliyorsunuz, biz genel olarak otelimizden memnunduk, karşılaştırma fırsatı da bulduk. Bellagio çok büyük ve karmaşık, Ceaser’s ve Venetian konseptleri güzel. Bir de ana cadde üzerinde olmayıp çok yakın olan ancak bu otellerden daha lüks oteller var Arya gibi, bunlar da güzellerdi. Burada otopark sorunu yok, kahvaltı yoktu. Odamız nispeten eski mobilyalara sahipti. Biz genel olarak memnun kaldık. Las Vegas otelleri ile memnuniyet yaratmakta zorlanmaz diye düşünülebilir önemli olan fiyat aralığına karar vermek.

Amerika gezimizde önemli bir karar noktamız da ulaşımı nasıl sağlayacağımızdı. Bu konuyu da Amerika’da araç kiralama hakkında yazdığı bir sonraki yazıma bıraktım. Fikir vermesi için bir resim ile yazımı bitireyim… (Bu arada bu benim sayfamdaki ilk yazım :) )


Resim 5: Los Angeles’ın şerit sayısını sayamadığım otobanlarında yol alıyoruz, güneş yakıyor yine….  yollar bizi bekler, can gezmek ister, görmek ister, arkasını merak eder…

Umarım yararlı olmuştur.  Bol gezmeler, keşifler, anılar dilerim…

GEZENTİP


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder