GEZENTİP AMERİKA’DA
YAZI SERİSİ – 2
ARAÇ KİRALAMA
Bir önceki yazımda ulaşım
konusunda nasıl bir yol izlediğimizden bahsedeceğimi belirtmiştim, Amerika
gezimiz ile alakalı bu ikinci yazımı da sadece araç kiralama konusundaki
izlenimlerim ile oluşturdum.
Resim 1: Amerika seyahatimizde bize eşlik eden Ford
Mustang Cabrio aracımız…
Öncelikle şunu belirteyim Amerika iç ulaşımında uçak bu noktada en
hızlı ve uygun ulaşım aracı olarak öne çıkıyor. Ancak biz hem gezme
isteğimiz hem de uçak seyahatine çok sıcak bakmamız nedeni ile karayolu ile
ulaşımı tercih ettik. Bu noktada Avrupa’ya göre Amerika temel olarak bireysel
araçlar ile ulaşım üzerinde kurulmuş bir sisteme sahip, yani otobüs ve tren imkânları
Avrupa ile karşılaştırılmayacak seviyede zayıf ve kalitesiz. Toplu ulaşımdan
ziyade ucuz benzin ve ucuz araç fiyatları toplumu tercihen otomobil ile
yolculuğa itiyor. Devasa otobanlar özellikle Los Angeles’taki araç sayısının
fazlalığı, ünlü rotalar (Route
66, Route 101
vb.) Amerikan kültürünün önemli parçaları. Ben de kişisel olarak otomobillere
meraklı birisi olarak bu durumdan hoşnut bir şekilde araç kiralama
araştırmalarına başladım.
Resim
2: Amerika’nın dünyada da en meşhur rotası Route 66 – bizim geçme şansımız
olmadı…
Biz direkt Los Angeles’a
uçuyorduk ve hemen orada araç kiralama amacımız vardı. Los Angeles, ulaşım aracı
olarak otomobilin tercih edilmesi uygun bir şehir, zira mesafeler uzun ulaşım
imkanları metro vb. kısıtlı, araç kiralama ve benzin ucuz sonuç: otomobil mantıklı tercih. Los Angeles’tan Route 101 tercihi
ile San Francisco’ya da gitme niyetimiz açısından da aracı buradan kiralamak
önemliydi.
Resim 3: Los Angeles’tan çıkıp San Franscisco’ya kadar izlediğimiz US 101 rotasının genel görünümü…
Amerika’da Alamo ve National gibi
iki yerel büyük kiralama firması var. Hertz, Avis vb. burada daha etkisizler.
Biz Alamo’dan araç kiraladık, bunu da Booking.com üzerinden hizmet veren
rentalcars.com vasıtası ile yaptık.
Hizmetten memnunduk özellikle direkt Alamo sitesi yerine belirttiğimiz aracı
site ile daha uygun fiyatlar alabildik ve Türk çağrı merkezi elemanları ile
içimiz rahat bir şekilde kiralama gerçekleştirdik. Ben merakımdan dolayı
Amerikan klasiği olan Mustang Cabrio istiyordum ancak bu kiralama işlemlerinde
direkt model seçmek yerine eşleniği seçilebiliyor. Yani araç cabrio olacaktı
ama markası belli olamıyordu, artık şans dedik özel notumuzu ve talebimiz ekstra
olarak yazdırdık ve aracı alıncaya kadar bekledik. Tüm transferleri yapmak için
2 farklı araç kiraladık, ilk kiralamayı Los Angeles San Francisco arası daha
sonrakini ise San Francisco Los Angeles arası yaptık. San Francsco’da ilk aracı
teslim ettik, orada araca ihtiyacımız olmadı.
Resim 4: Los Angeles’tan San Francisco’ya doğru yola
çıkıyoruz, Route 101 üzerindeyiz…
Araç kiralama hakkında
çekincelerimiz de vardı, herkesin aklına gelebilecek bazı soruları kısaca
özetledim;
Ödeme Güvenliği:
İnternet
üzerinden kredi kartı ile sorun olmadan işlem yapılabiliyor. Tüm ayrıntıları (navigasyon,
depo doluluk durumu, sigortalar vb.) önceden dikkatlice okumak yararlı oluyor.
Navigasyon:
Bunu kesinlikle
atlamamak gerekiyor. Navigasyon Amerika otobanlarında çok önemli, zira yollar
devasa giriş ve çıkışlar fazlaca, şehir içleri karışık bu noktada bizim yolculuğumuzda
GPS hayati rol oynadı. Tavsiyem bedeli
ne olursa olsun bunun alınması. Üstelik Alamo satış noktasındaki temsilci
bizim için Türkçe arayüze ve seslendirmeye ayar yaptı. Onlar yapmasa bile
ayarlar sekmesinden yapması çok kolay. GPS aleti Garmin markaydı, yer bulma ve
adres girişlerinde sorun yaşatmayan alet, kısayol ve sık kullanılanlar
özellikleri ile bize kolaylık da sağladı.
Benzin alma: Benzin ucuz tamam. Peki, nasıl alacağız?
Evet, Amerika’da
bu durum sorun olabilir, zira bizdeki gibi pompacılar yok. Benzinliklerde
genelde bir kulübe içinde veya Market kısmında bir kişi oluyor onun dışında siz
aracın başında dolum yapıp ya makinedeki kart okuyucudan veya kasaya gidip
nakit ödeme yapıyorsunuz. Biz hep kart kullandık, ancak pompa üzerindeki
cihazlar bizim kartları tanısa da farklı kod numarası benzeri bir talepte
bulundukları için kullanılması mümkün olmuyor. Bu nedenle içerideki kasiyerden
yardım almak gerekiyor. Korktuğumuz
kadar zor bir işte değilmiş. Önce içeri gidip bu konuyu aktarıyorsunuz,
ardında size ne kadarlık almak istediğinizi soruyorlar, ona göre pompayı aktif
ediyorlar siz gidip araca dolum yapıyorsunuz ardında da içeri gidip kart ile
ödeme yapıyorsunuz. Burada şifre yerine genelde imza isteniyor. Orada da sorun
yok. Benim Mustang aracımın deposu 80
dolara doluyordu.
Araç Teslim Alma:
Havalanında
araç kiraladığımız için Alamo firmasının ofisini bulmaya çalıştık. Ancak fark
ettik ki böyle bir yer havaalanı içinde yok onun yerine hemen çıkışta otobüs
durakları içinde araba kiralama firmalarına ait özel alanlar var burada
bekleyip istediğiniz firmanın havaalanına yakın merkezine özel otobüslerle
ulaşabiliyorsunuz. Bekleme derdi yok ve doldurma çabası da olmadan yolcuları
alan araç hemen hareket ediyor. Biz hiç beklemeden valizlerimizle otobüse binip
Alamo araç kiralama merkezine (ofis demiyorum zira katlı otoparkı da olan
beklediğimizden çok daha büyük bir merkezdi) vardık. Girişte sizi karşılayıp
direkt kiralama ofisinin bulunduğu kısma yönlendiriyorlar. Biz orada bulunan
temsilci ile ayrıntıları tamamlayıp aracı teslim alacağımız alan geçtik. Aslında teslim eden biri yok siz elinizdeki
formda yazan araç sınıfına göre gidip istediğiniz marka, model renk aracı
seçiyorsunuz. Tüm araçlar anahtarları üstünde sizi bekliyor. Biz ilk başta
gördüğümüz Mitsubishi Eclipse’ler nedeni ile tam üzülürken arkada duran 5-6 farklı Mustang Cabrio bir anda bizi sevince boğdu.
İçlerinden siyah, Texas plakalı ve halen yeni kokusu (13.000 mildeydi) üzerinde olan bir aracı gözümüze kestirdik.
Otomobile bindik, GPS cihazımız kurduk, valizlerimizi yükledik ve çıkışa
yöneldik. Bu sırada hava da iyice kararmıştı. Çıkıştaki görevli formlarımıza
baktı ve çıkış izni verdi.
Resim 5: Mustang Cabrio gerçekten güzel bir araç, Ocak
ayında olmamıza rağmen havanın bize aracın üstünü açma imkanı sunması da
unutulmaz bir deneyim yaşattı…
Yol Güvenliği - Trafik Şartları:
Evet meşhur otoban polisleri (highway
patrol) gerçekten doğruymuş. Yollarda en sol şerit bu polisler için
ayrılmış durumda bizdeki gibi bir güvenlik şeridi yok veya şöyle diyelim en sol
şerit güvenlik şeridi. Bu en sol şerit bazı otobanlarda içerisinde sadece en az
2 kişi olan araçlar tarafından kullanılabiliyor. Tek kişi iseniz daha yavaş
olan diğer şeritlerde gitmelisiniz. Genel
olarak hız sınırları düşük, 100 km (60 mil) civarı bir sınır var ancak bu
değişiyor.
Resim 6: Otobanlarda ilerlerken karşınıza Amerika ile
özdeşlermiş araçlar her an çıkabiliyor. Burada da efsane bir motor ve sürücüsü,
arkada ise klasik bir Amerikan tırı görünüyor…
Biz hep bu sınırlara uyduk, aracımız bir
Mustang olunca bu biraz zor oldu tabi ama hiç kural ihlali yapmadık. Bunda
genel olarak Amerika’da var olan polislerden çekinme ve bize bu anlamda önceden
yapılan uyarılar etkili oldu. Eğer bir kural ihlali yaparsanız otoban polisi
hemen aracınıza arkadan yanaşıyor, sirenler ile uyarıyor, bu durumda yapmanız
beklenen aracı yavaşlatıp durdurmanız ve en önemlisi aracın içinde ellerinizi
görünecek bir şekilde polisin yanınıza gelmesini beklemeniz. Bizdeki gibi ineyim hemen polisin yanına
gideyim demeyin bu bir tehdit olarak algılanabiliyor ve karşınızda bir hedef
alınmış silah görebilirsiniz.
Bunların
hiçbirini yaşamasak da yolda bu şekilde durdurulmuş, çevresi sarılmış araçlar
ve yerde kelepçelenmek için bekleyenler gördük. Bu noktada kurallara uymak ve
polis ile karşılaşılsa bile sakin kalıp onların yönlendirmelerine uymak önemli.
Özellikle Los Angeles’ın gidiş geliş 8 şeridi bulan otoyollarında sağınızdan
solunuzdan hızla geçen araçlar ve araç fazlalığı bazen zorlayabiliyor ancak siz
şeridinizde kaldıkça sorun yok yavaş da gitseniz sizi taciz etmiyorlar.
Ehliyet konusuna gelirsek, bizim
ehliyetlerimiz Amerika’da geçerli sorun yok. Yanınızda hep pasaportu da
bulundurmanız önemli.
Trafik kuralları nasıl mı? Eyaletlere
göre değişse de genel olarak trafik kuralları zorlayıcı değil. Los Angeles’ta
yol ortasında dev STOP yazıları yer alıyor bunları gördüğünüzde durmalı yolu
kontrol etmeli ve öyle devam etmelisiniz.
Yayalar her zaman öncelikli, yaya yola
çıktığı anda siz duruyorsunuz, ancak yayalar da kurallara uydukları için öyle
aniden yola atlama falan olmuyor.
Ayrıca tüm dört yollarda ışık olmasa da yavaşlayıp durup kontrollü geçiş
gerekiyor, genelde yol verme nezaketi var herkes birbirini bekleyebiliyor.
Otoparklar çok büyük ve merkezi yerlerde var, yola da park edilebiliyor ancak
biz tercih etmedik, oralarda da makinelerden fiş almak gerekiyor.
Resim 7: 1300 mil yol yapmışız… Az değil ama diyorum yine
olsa yine sürsek o yollarda… unutulmaz bir deneyimdi…
Amerika gezimiz hakkında hazırlık ve araştırma yazılarımın böylece
sonuna geldim. Bir dahaki yazımda Los Angeles’tan başlayarak seyahatimizin
ayrıntılarını paylaşacağım.
Umarım yararlı
olmuştur. Bol gezmeler, keşifler, anılar
dilerim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder