30 Haziran 2013 Pazar


GEZENTİP AMERİKA’DA YAZI SERİSİ – 2

ARAÇ KİRALAMA



Bir önceki yazımda ulaşım konusunda nasıl bir yol izlediğimizden bahsedeceğimi belirtmiştim, Amerika gezimiz ile alakalı bu ikinci yazımı da sadece araç kiralama konusundaki izlenimlerim ile oluşturdum.


Resim 1: Amerika seyahatimizde bize eşlik eden Ford Mustang Cabrio aracımız…











Öncelikle şunu belirteyim Amerika iç ulaşımında uçak bu noktada en hızlı ve uygun ulaşım aracı olarak öne çıkıyor. Ancak biz hem gezme isteğimiz hem de uçak seyahatine çok sıcak bakmamız nedeni ile karayolu ile ulaşımı tercih ettik. Bu noktada Avrupa’ya göre Amerika temel olarak bireysel araçlar ile ulaşım üzerinde kurulmuş bir sisteme sahip, yani otobüs ve tren imkânları Avrupa ile karşılaştırılmayacak seviyede zayıf ve kalitesiz. Toplu ulaşımdan ziyade ucuz benzin ve ucuz araç fiyatları toplumu tercihen otomobil ile yolculuğa itiyor. Devasa otobanlar özellikle Los Angeles’taki araç sayısının fazlalığı, ünlü rotalar (Route 66, Route 101 vb.) Amerikan kültürünün önemli parçaları. Ben de kişisel olarak otomobillere meraklı birisi olarak bu durumdan hoşnut bir şekilde araç kiralama araştırmalarına başladım.



Resim 2: Amerika’nın dünyada da en meşhur rotası Route 66 – bizim geçme şansımız olmadı…

Biz direkt Los Angeles’a uçuyorduk ve hemen orada araç kiralama amacımız vardı. Los Angeles, ulaşım aracı olarak otomobilin tercih edilmesi uygun bir şehir, zira mesafeler uzun ulaşım imkanları metro vb. kısıtlı, araç kiralama ve benzin ucuz sonuç: otomobil mantıklı tercih. Los Angeles’tan Route 101 tercihi ile San Francisco’ya da gitme niyetimiz açısından da aracı buradan kiralamak önemliydi.



 


Resim 3: Los Angeles’tan çıkıp San Franscisco’ya kadar izlediğimiz US 101 rotasının genel görünümü…

Amerika’da Alamo ve National gibi iki yerel büyük kiralama firması var. Hertz, Avis vb. burada daha etkisizler. Biz Alamo’dan araç kiraladık, bunu da Booking.com üzerinden hizmet veren rentalcars.com vasıtası ile yaptık. Hizmetten memnunduk özellikle direkt Alamo sitesi yerine belirttiğimiz aracı site ile daha uygun fiyatlar alabildik ve Türk çağrı merkezi elemanları ile içimiz rahat bir şekilde kiralama gerçekleştirdik. Ben merakımdan dolayı Amerikan klasiği olan Mustang Cabrio istiyordum ancak bu kiralama işlemlerinde direkt model seçmek yerine eşleniği seçilebiliyor. Yani araç cabrio olacaktı ama markası belli olamıyordu, artık şans dedik özel notumuzu ve talebimiz ekstra olarak yazdırdık ve aracı alıncaya kadar bekledik. Tüm transferleri yapmak için 2 farklı araç kiraladık, ilk kiralamayı Los Angeles San Francisco arası daha sonrakini ise San Francisco Los Angeles arası yaptık. San Francsco’da ilk aracı teslim ettik, orada araca ihtiyacımız olmadı.


Resim 4: Los Angeles’tan San Francisco’ya doğru yola çıkıyoruz, Route 101 üzerindeyiz…

 





Araç kiralama hakkında çekincelerimiz de vardı, herkesin aklına gelebilecek bazı soruları kısaca özetledim;



Ödeme Güvenliği:


İnternet üzerinden kredi kartı ile sorun olmadan işlem yapılabiliyor. Tüm ayrıntıları (navigasyon, depo doluluk durumu, sigortalar vb.) önceden dikkatlice okumak yararlı oluyor.


Navigasyon:



Bunu kesinlikle atlamamak gerekiyor. Navigasyon Amerika otobanlarında çok önemli, zira yollar devasa giriş ve çıkışlar fazlaca, şehir içleri karışık bu noktada bizim yolculuğumuzda GPS hayati rol oynadı. Tavsiyem bedeli ne olursa olsun bunun alınması. Üstelik Alamo satış noktasındaki temsilci bizim için Türkçe arayüze ve seslendirmeye ayar yaptı. Onlar yapmasa bile ayarlar sekmesinden yapması çok kolay. GPS aleti Garmin markaydı, yer bulma ve adres girişlerinde sorun yaşatmayan alet, kısayol ve sık kullanılanlar özellikleri ile bize kolaylık da sağladı.



Benzin alma: Benzin ucuz tamam. Peki, nasıl alacağız?


Evet, Amerika’da bu durum sorun olabilir, zira bizdeki gibi pompacılar yok. Benzinliklerde genelde bir kulübe içinde veya Market kısmında bir kişi oluyor onun dışında siz aracın başında dolum yapıp ya makinedeki kart okuyucudan veya kasaya gidip nakit ödeme yapıyorsunuz. Biz hep kart kullandık, ancak pompa üzerindeki cihazlar bizim kartları tanısa da farklı kod numarası benzeri bir talepte bulundukları için kullanılması mümkün olmuyor. Bu nedenle içerideki kasiyerden yardım almak gerekiyor. Korktuğumuz kadar zor bir işte değilmiş. Önce içeri gidip bu konuyu aktarıyorsunuz, ardında size ne kadarlık almak istediğinizi soruyorlar, ona göre pompayı aktif ediyorlar siz gidip araca dolum yapıyorsunuz ardında da içeri gidip kart ile ödeme yapıyorsunuz. Burada şifre yerine genelde imza isteniyor. Orada da sorun yok. Benim Mustang aracımın deposu 80 dolara doluyordu.


Araç Teslim Alma:

Havalanında araç kiraladığımız için Alamo firmasının ofisini bulmaya çalıştık. Ancak fark ettik ki böyle bir yer havaalanı içinde yok onun yerine hemen çıkışta otobüs durakları içinde araba kiralama firmalarına ait özel alanlar var burada bekleyip istediğiniz firmanın havaalanına yakın merkezine özel otobüslerle ulaşabiliyorsunuz. Bekleme derdi yok ve doldurma çabası da olmadan yolcuları alan araç hemen hareket ediyor. Biz hiç beklemeden valizlerimizle otobüse binip Alamo araç kiralama merkezine (ofis demiyorum zira katlı otoparkı da olan beklediğimizden çok daha büyük bir merkezdi) vardık. Girişte sizi karşılayıp direkt kiralama ofisinin bulunduğu kısma yönlendiriyorlar. Biz orada bulunan temsilci ile ayrıntıları tamamlayıp aracı teslim alacağımız alan geçtik. Aslında teslim eden biri yok siz elinizdeki formda yazan araç sınıfına göre gidip istediğiniz marka, model renk aracı seçiyorsunuz. Tüm araçlar anahtarları üstünde sizi bekliyor. Biz ilk başta gördüğümüz Mitsubishi Eclipse’ler nedeni ile tam üzülürken arkada duran 5-6 farklı Mustang Cabrio bir anda bizi sevince boğdu. İçlerinden siyah, Texas plakalı ve halen yeni kokusu (13.000 mildeydi) üzerinde olan bir aracı gözümüze kestirdik. Otomobile bindik, GPS cihazımız kurduk, valizlerimizi yükledik ve çıkışa yöneldik. Bu sırada hava da iyice kararmıştı. Çıkıştaki görevli formlarımıza baktı ve çıkış izni verdi.

Resim 5: Mustang Cabrio gerçekten güzel bir araç, Ocak ayında olmamıza rağmen havanın bize aracın üstünü açma imkanı sunması da unutulmaz bir deneyim yaşattı…



Yol Güvenliği - Trafik Şartları:


Evet meşhur otoban polisleri (highway patrol) gerçekten doğruymuş. Yollarda en sol şerit bu polisler için ayrılmış durumda bizdeki gibi bir güvenlik şeridi yok veya şöyle diyelim en sol şerit güvenlik şeridi. Bu en sol şerit bazı otobanlarda içerisinde sadece en az 2 kişi olan araçlar tarafından kullanılabiliyor. Tek kişi iseniz daha yavaş olan diğer şeritlerde gitmelisiniz. Genel olarak hız sınırları düşük, 100 km (60 mil) civarı bir sınır var ancak bu değişiyor.


Resim 6: Otobanlarda ilerlerken karşınıza Amerika ile özdeşlermiş araçlar her an çıkabiliyor. Burada da efsane bir motor ve sürücüsü, arkada ise klasik bir Amerikan tırı görünüyor…

Biz hep bu sınırlara uyduk, aracımız bir Mustang olunca bu biraz zor oldu tabi ama hiç kural ihlali yapmadık. Bunda genel olarak Amerika’da var olan polislerden çekinme ve bize bu anlamda önceden yapılan uyarılar etkili oldu. Eğer bir kural ihlali yaparsanız otoban polisi hemen aracınıza arkadan yanaşıyor, sirenler ile uyarıyor, bu durumda yapmanız beklenen aracı yavaşlatıp durdurmanız ve en önemlisi aracın içinde ellerinizi görünecek bir şekilde polisin yanınıza gelmesini beklemeniz. Bizdeki gibi ineyim hemen polisin yanına gideyim demeyin bu bir tehdit olarak algılanabiliyor ve karşınızda bir hedef alınmış silah görebilirsiniz.



Bunların hiçbirini yaşamasak da yolda bu şekilde durdurulmuş, çevresi sarılmış araçlar ve yerde kelepçelenmek için bekleyenler gördük. Bu noktada kurallara uymak ve polis ile karşılaşılsa bile sakin kalıp onların yönlendirmelerine uymak önemli. Özellikle Los Angeles’ın gidiş geliş 8 şeridi bulan otoyollarında sağınızdan solunuzdan hızla geçen araçlar ve araç fazlalığı bazen zorlayabiliyor ancak siz şeridinizde kaldıkça sorun yok yavaş da gitseniz sizi taciz etmiyorlar.

Ehliyet konusuna gelirsek, bizim ehliyetlerimiz Amerika’da geçerli sorun yok. Yanınızda hep pasaportu da bulundurmanız önemli.


Trafik kuralları nasıl mı? Eyaletlere göre değişse de genel olarak trafik kuralları zorlayıcı değil. Los Angeles’ta yol ortasında dev STOP yazıları yer alıyor bunları gördüğünüzde durmalı yolu kontrol etmeli ve öyle devam etmelisiniz.

Yayalar her zaman öncelikli, yaya yola çıktığı anda siz duruyorsunuz, ancak yayalar da kurallara uydukları için öyle aniden yola atlama falan olmuyor.  Ayrıca tüm dört yollarda ışık olmasa da yavaşlayıp durup kontrollü geçiş gerekiyor, genelde yol verme nezaketi var herkes birbirini bekleyebiliyor. Otoparklar çok büyük ve merkezi yerlerde var, yola da park edilebiliyor ancak biz tercih etmedik, oralarda da makinelerden fiş almak gerekiyor.

Resim 7: 1300 mil yol yapmışız… Az değil ama diyorum yine olsa yine sürsek o yollarda… unutulmaz bir deneyimdi…

Amerika gezimiz hakkında hazırlık ve araştırma yazılarımın böylece sonuna geldim. Bir dahaki yazımda Los Angeles’tan başlayarak seyahatimizin ayrıntılarını paylaşacağım.

Umarım yararlı olmuştur.  Bol gezmeler, keşifler, anılar dilerim…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder